top of page

GÜBRE VE GÜBRELEME NEDİR? BİTKİ BESİN ELEMENTLERİ NELERDİR? GÜBRE ÇEŞİTLERİ NELERDİR? GÜBRE KULLANIRKEN VE SATIN ALIRKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ?

Gübre, tohumun çimlenmesinden, bitkinin olgunluk devresinin sonuna kadar bitki tarafından topraktan alınan ve bitkide gelişmeyi uyaran maddelere denir. Kaliteli ve fazla ürün elde etmek, verimliliği de sürdürebilmek için toprakta eksik bulunan besin maddelerinin toprağa verilmesine ise gübreleme denir.

Genel olarak, tarım topraklarında her çeşit bitki besin maddesi az ya da çok bulunmaktadır. Bu nedenle, gübrelemenin esas amacı, toprakta eksik olan bitki besin maddelerinin çeşit ve miktarını belirleyerek, gübrelemenin zamanında ve uygun olarak yapılmasını sağlamaktır.

Bitkiler yaşayabilmek için, Karbon (C), Hidrojen (H) ve Oksijen (O) gibi organik bitki besin elementlerinin yanında; Azot (N), Fosfor (P), Potasyum (K), Kalsiyum (Ca), Magnezyum (Mg), Kükürt (S), Bor (B), Bakır (Cu), Demir (Fe), Mangan (Mn), Molibden (Mo), Çinko (Zn) ve Klor (Cl) gibi mineral bitki besin elementlerine ihtiyaç duyarlar.

Karbon (C), Hidrojen (H) ve Oksijen (O), toprak yerine hava ve sudan elde edildiği için ortamda yeterli miktarlarda bulunurlar ve bundan dolayı gübreleme programlarında yer almazlar.

Azot (N), Fosfor (P) ve Potasyum (K) üç temel besin elementi olup “Makro Besin” elementleridirler ve bitkiler tarafından çok miktarda tüketilirler. Kalsiyum (Ca), Magnezyum (Mg) ve Kükürt (S) ise NPK’dan sonra bitkinin en fazla miktarda ihtiyaç duyduğu besinlerdir. Bor (B), Bakır (Cu), Demir (Fe), Mangan (Mn), Molibden (Mo), Çinko (Zn) ve Klor (Cl) ise bitkiler tarafından az miktarda kullanılırlar ve bu elementlere Mikro Besinler ya da “İz Elementler” denilmektedir. Bu besin elementleri az kullanılırlar ancak eksiklikleri ciddi sorunlara neden olabilir.

Toprağın bitki besin maddesi yönünden zenginleşmesini sağlayan gübreler iki ana sınıfa ayrılır.

1) Organik Gübreler: Hem besin maddesi sağlarken, hem de toprağın fiziksel yapısını düzelten ahır gübresi, yeşil gübre vb. doğal gübrelerdir.

2) Kimyasal Gübreler: Doğrudan topraktaki besin maddesini arttıran ve bitkilerin hemen alabileceği durumda bulunan yapay gübrelerdir.

Piyasada bu iki ana gübre sınıfının kapsadığı; Sıvı ve katı gübreler, yaprak gübreleri, organomineral gübreler, damlama sulama gübreleri, taban gübreleri, Humik ve Fulvik Asitler, Nitrik asit, Deniz Yosunu içerikli organik gübreler, solucan gübresi, kompoze gübreler, iz element gübreleri vb. gibi çok çeşitli gübreler söz konusudur.

Örneğin, üzerinde rakamlarla ifade edilmiş gübreler kompoze gübreler olup bir kaç tane besin elementini birden içermektedirler. 16-08-24+ME biçiminde olan bir gübrede ilk rakam bu gübrenin %16 Azot (N), ikinci sıradaki rakam %8 Fosfor (P2O5), üçüncü sıradaki rakam %24 Potasyum (K2O) ve ME ise mikro elementler içerdiğini belirtmektedir. Bütün kompoze gübrelerde bu rakamsal sıralama N-P-K biçimindedir ve değişmez.

Gübrelemede esas, doğru gübrenin, doğru zamanda, doğru bitkiye, doğru miktarda uygulanmasıdır. Fazla miktarlarda gübre kullanılması ya da yanlış gübreleme bitkileri yakabilir ya da öldürebilir.

Bilinçli bir gübreleme için öncelikle toprak analizi yapılması ve analiz sonuçlarına göre gübreleme yapılması en mantıklı yoldur. Bitki yetiştirme sezonu içerisinde de yaprak analizi yaptırılarak, bu analiz sonuçlarına göre gübreleme yapmak gerekir.

Gübreleme faaliyetlerinde bitki ve besin elementi ilişkileri iyi bilinmeden sağlıklı bir gübreleme yapılamaz. Elementler arası geçimsizlik (Antagonizm), toprak ph’sının düşük ya da yüksek oluşu, çevresel ve iklimsel koşullar gibi çok sayıda faktör gübrelemeyi ve bitki yetiştirmeyi etkilemektedir. Bu nedenle konunun uzmanı Ziraat Mühendislerinden destek alınmalıdır.

Tarım ve Orman Bakanlığınca yetki belgesi verilmiş, gerekli izinlere sahip güvenilir satıcılardan gübre satın alınmalı, gübrelerin tescil ve etiket bilgilerinin ambalajları (çuval, kavanoz, kutu vb.) üzerinde yazılı olmasına dikkat etmeli ve ambalaj üzerinde Türkçe yazılı etiket bilgilerinin bulunmasına özen gösterilmelidir. Her sektörde sahtecilik olduğu gibi gübre sektöründe de sahteciliklerle karşı karşıya kalınabilir.

Bitki Besin Elementleri

Doğada bulunan elementlerin bir kısmı doğrudan doğruya bitkiler için besindir. Bitki bu elementleri bünyesine alarak, kendisi organik bileşiklerin sentezlenmesini sağlamaktadır. Bitkilerin yaşamları için mutlak gerekli olan bu elementlere “bitki besin maddeleri”, “bitki besin elementleri” veya sadece “bitki besinleri” denilir. Bir elementin mutlak gerekli besin maddesi sayılabilmesi için o besin maddesinin üç özelliği taşıması gereklidir. Bunlar :

  1. O elementin yokluğunda bitki hayat devresini tamamlayamaz.

  2. O elementin bitkiler üzerine etkisi spesifiktir. O elementin yerini başkası alamaz.

  3. O element bitkinin beslenmesinde doğrudan rol alır, etkisi dolaylı değildir.

 

Bu kriterlere göre bugün, bitkiler için mutlak gerekli besin maddesi olduğu bilinen elementler şunlardır.

Karbon            C                     Potasyum        K                     Çinko              Zn

Hidrojen          H                     Kalsiyum        Ca                    Molibden        Mo

Oksijen            O                     Magnezyum    Mg                 Bor                  B

Azot                N                       Demir              Fe                    Klor                 Cl

Fosfor              P                      Mangan           Mn

Kükürt             S                      Bakır               Cu

 

Bu 16 element bütün bitkiler için mutlak gerekli besin maddeleridir. Bu elementlerden başka Na, Si ve Co (sodyum, silisyum ve kobalt)’ında bazı bitkiler için gerekli olduğu belirlenmiştir. Bazı bitki türleri özellikle Chenopodiaceae familyası bitkileri ve tuzlu topraklara adapte olmuş bitkiler fazla miktarda sodyuma (Na) ihtiyaç duyarlar. Sodyum (Na) faydalı bir element kabul edilir. Ancak çeltik için silisyum mutlak gerekli bir besin elementidir. Yukarıda verilen mutlak gerekli elementler listesine en son Cl  eklenmiştir.

Bitki besin maddeleri makro besinler ve mikro besinler olmak üzere iki gruba ayrılabilir. Makro besin maddelerine bitkiler fazla ihtiyaç duyarlar ve bitki bünyesinde bu besin maddeleri fazla miktarda bulunur. Mikro besin maddeleri grubuna giren elementlere ise bitkilerin ihtiyacı çok azdır, bitki bünyesinde de oldukça düşük miktarlarda bulunurlar. Örneğin makro elementlerden azot, bitkide mikro elementlerden çinkoya göre 1000 katı fazla miktarda bulunmaktadır. Bitkinin ihtiyacı ve bitkide bulunduğu miktar esas alınarak yapılan bir sınıflandırmaya göre makro elementler grubuna C, H, O, N, P, S, K, Ca, Mg, (Na, Si) girmektedir. Mikro elementler ise Fe, Mn, Cu, Zn, Mo, B ve Cl dır.

• Makrobesinler

– Karbon (CO2)
– Oksijen (O2, H2O)
– Hidrojen (H2O)

– Azot (NH4+, NO3-)
– Fosfor (H2PO4-, HPO42-)
– Potasyum (K+)
– Kalsiyum (Ca2+)
– Magnezyum (Mg2+)
– Kükürt  (SO42-)

  • Mikrobesinler

– Klor (Cl-)
– Demir (Fe2+, Fe3+)
– Mangan (Mn2+)
– Çinko (Zn2+)
– Bor (BO3-, B4O7-)
– Bakır (Cu2+)
– Molibden (MoO)

 

Besin Maddelerinin Alınabilirliğini Sınırlandıran Faktörler

Besin maddelerinin bitkilere yarayışlılığını azaltan, diğer bir ifade ile alınabilir besin maddeleri miktarını azaltan pek çok kimyasal, fiziksel ve biyolojik toprak koşulları vardır. Bu koşulları bilmek ve bu koşullardan etkilenen besin elementlerinin hangileri olduğunu tanımak, toprağımızın doğru kullanılması, en iyi ürünü elde edecek tedbirlerin belirlenerek uygulanması bakımından oldukça önemlidir.

Besin maddelerinin bitkilere yarayışlılığını sınırlandıran etmenleri dört grupta toplamak mümkündür. Bunlar;

  1. Kimyasal faktörler

  2. Fiziksel faktörler

  3. Biyolojik faktörler

  4. İklim faktörleridir.

Aşağıda her gruba giren faktörler ayrı ayrı verilmiş olmakla birlikte, bazı faktörler birden fazla gruba girebilecek niteliktedir.

3.4.1. Kimyasal Faktörler

  1. 1.     Alkalin Toprak Reaksiyonu (Yüksek pH)

Alkalin reaksiyonlu topraklarda önemli bazı makro ve mikro besin elementlerinin yarayışlılığı çeşitli şekillerde azalır.

P : Kireçli topraklarda trikalsiyum fosfat şeklinde fikse olur.

Fe, Mn, Zn, Cu, B : Güç çözünür bileşiklere dönüşürler.

N : Özellikle üre ve amonyumlu gübrelerin verilmesinden sonra amonyak halinde azot       kayıpları olur.

K, Mg : Kalsiyumun antagonistik etkisi nedeniyle alınabilirlikleri azalır.

Bu elementlerin gübrelerle alkalin reaksiyona sahip toprağa verilmesi halinde kısa süreli olumlu etkiler görülür. Ancak ilave edilen bu elementler de hızla alkalin koşullardan etkilenir ve alınabilirlikleri azalır. Bu koşullarda mikro elementlerin yapraklara püskürtülerek verilmesi genellikle toprağa uygulamaya göre daha iyi sonuçlar verir.

  1. 2.     Asitlik Toprak Reaksiyonu (Düşük Toprak pH’ı)

Toprak asitliği de önemli bazı besin elementlerinin alınabilirliği üzerine olumsuz etkide bulunmaktadır.

P : Demir ve alüminyum fosfatlar halinde fikse olur ve yarayışlılığı azalır.

N : Azotun   mineralizasyonunda    önemli  yeri  olan  nitrifikasyon  reaksiyonları   asit koşullarda azalır. Ayrıca mikroorganizmaların havadan toprağa biyolojik yolla azot aktarımları azalır. Azot fikse eden bakterilerin simbiyotik yaşam kurdukları üçgül, fasulye, bezelye ve diğer birçok baklagil bitkisinin asit koşullara toleransı düşüktür.

Ca, Mg, K, Cu, Zn : Yağışlı yörelerin asit topraklarında, şiddetli yıkanmaya maruz kalırlar.

Mo : Bitkiler için alınamaz formlara dönüşür.

Asitlik toprak koşullarında demir, mangan ve alüminyum çözünürlüğü artar. Bu elementlerin çözünürlüğünün artması sonucunda bitkilere toksik etki yapabilmeleri söz konusu olabileceği gibi, diğer besin elementlerinin alınabilirliğini de sınırlandırabilir.

Yüksek derecede asitlik özellikle arpa , şeker pancarı gibi asitliğe duyarlı bitkilerin kök sistemine zarar verebileceği için asitlik nedeniyle bitkiye yarayışlılığı azalan besin elementlerinin gübrelerle toprağa ilave edilmesinden de ancak çok sınırlı yarar sağlanır. Asitlik nedeniyle alınabilirliği azalmış yukarıda sayılan besin elementlerinin, gerek toprakta bulunan gerekse gübrelerle ilave edilen fraksiyonlarının bitkiye yarayışlılığını arttırmak için asit topraklara kireçleme yapılması iyi sonuçlar verir.

  1. 1.     Besin Elementlerinin Antogonistik Etkileri

Toprakta herhangi bir elementin çok yüksek miktarda bulunması diğer bazı besin elementlerinin bitkiye yarayışlılığını olumsuz yönde etkileyebilir. Örneğin; kalsiyum fazlalığının neden olduğu demir noksanlığı, yine kalsiyum fazlalığının neden olduğu potasyum ve magnezyum noksanlığı, fosfor fazlalığının neden olduğu çinko noksanlığı besin maddeleri arasında sayılabilecek ve sıkça karşılaşılan örneklerdir.

 

Herhangi bir besin elementinin antagonistik etkisi nedeniyle bitkide diğer bir besin elementinin noksanlığının görülmesi halinde, noksanlığı görülen besin elementinden toprağa ilave edilmesi ile kısa süreli iyi sonuçlar alınır. Ancak fazlalığı söz konusu olan elementin miktarını azaltacak uygulamalar gerçekleştirilirse, daha uzun süreli ve ekonomik çözüm elde edilebilir. Örneğin; kireçlemeye gereksinim gösteren topraklarda kireçleme yapılırken toprağın ihtiyacı olan kireç miktarının iyi hesaplanarak aşırı kireçlemeden kaçınılmasıyla, fazla kirecin antagonistik etkisiyle görülebilecek, başta demir olmak üzere bazı besin maddesi noksanlıklarının önüne geçilebilir. Benzer şekilde, gübrelemelerde bitkinin gerçek ihtiyacı kadar besin elementi toprağa verilirse, o besinin yüksek dozlarının yaratacağı antagonistik etki nedeni ile ortaya çıkabilecek diğer bazı besin noksanlıkları önlenmiş olur.

  1. 2.     Toprağın Katyon Değişim Kapasitesinin Düşüklüğü

Özellikle humusca fakir kumlu toprakların katyon değişim kapasiteleri oldukça düşüktür. Katyon değişim kapasitesi düşük olan böyle topraklarda besin katyonları toprakta iyi bir şekilde tutulmadıkları için kolayca yıkanabilirler. Bu topraklara noksanlığı görülen besin katyonlarının ilave edilmesi iyi sonuçlar verirse de, gübre ile verilen bu besin katyonlarının da zamanla yıkanması söz konusudur. Böyle topraklarda, humus miktarını arttıracak organik yapılı gübrelerin verilmesi ve yine toprakta organik madde miktarını arttırıcı tarım pratiklerinin uygulanmasıyla da yıkanma azaltılabilir.

  1. 3.     Killer Tarafından Fiksasyon

Kil mineralleri kilin tipine bağlı  olarak özellikle potasyumu büyük miktarlarda fiske edebilirler. Yüzeylerinde pozitif yük taşıyan kil mineralleri ise fosforu fiske ederek alınabilirliğini azaltırlar. Bu durumlarda bu besin elementlerinin toprağa verilmesi bitkiler üzerine olumlu sonuçlar verir. Ancak zaman içinde , toprağa ilave edilmiş bu besin elementleri de fiske edilebilir.

3.4.2. Fiziksel Faktörler

1.     Sıkışık Toprak Katmanı

Toprağın aynı derinlikte sürekli işlenmesi işleme derinliğinin altında, pulluk tabanı denilen oldukça sert bir toprak tabakasının oluşmasına neden olur. Bitki kökleri bu sert tabakayı kolay delip alt toprak katlarına ulaşamadıkları için besin maddelerinden yararlanma oranı azalır. Böyle koşullar bütün besin elementlerinin yarayışlılığını sınırlandırmakla beraber özellikle fosfor gibi immobil besin elementleri daha çok etkilenirler. Çünkü pulluk tabanının içinde veya altında bulunan fosforun yukarı doğru difüze olması çak yavaştır.

Pulluk tabanı denilen sert toprak katmanının neden olduğu besin maddelerinin alımındaki kısıtlılık, özellikle suda çözünür gübrelerin verilmesiyle bir süre giderilebilir. Çünkü sert tabakanın üstüne yapılacak gübreleme ile buradaki besin maddesi miktarı arttırılmış olur. Ancak bu bölgede su miktarının çok kolay bir şekilde artarak havalanmayı engellemesi, köklerin besin alımını tekrar sınırlandıran bir etken olur. Sert toprak tabakasının yarattığı besin maddesi noksanlıklarına karşı en iyi çare, derin ve uygun toprak işlenmesiyle bu sert tabakanın kırılarak köklerin alt katlara inmesine olanak verilmesidir.

  1. 2.     Bozuk Toprak Strüktürü

Bitki köklerinin geçişini engelleyen kötü toprak strüktürü, bitki köklerini geniş bir toprak kesimiyle temasta bulunmasını engeller. Yine aynı nedenle bitki zayıf bir kök sistemine sahip olur. Bu koşulların sonucu, bitkinin topraktaki besin elementlerinden yeterince yararlanamamasıdır. Kötü toprak strüktürü bütün besin elementlerinin yarayışlılığını etkiler, ancak bir önceki başlık altında da belirtildiği gibi toprakta hareketi sınırlı  olan immobil besin elementleri (örneğin; fosfor) daha çok etkilenir.

Kötü toprak strüktürünün yarattığı besin maddesi noksanlıklarına karşı gübreleme ile kısa sürede olumlu sonuçlar alınabilirse de, sürekli çözüm toprak strüktürünün düzeltilmesidir. Bunun için diğer bazı önlemler yanında, organik yapılı gübrelerin (ahır gübresi, yeşil gübre vb.) kullanılması önerilir.

3.4.3. Biyolojik Faktörler  

  1. 1.     Toprak Canlılarının Rekabeti

Yetiştirilen bitkinin ihtiyacı olan besin maddeleri aynı zamanda toprakta yetişebilecek yabancı otlar, toprakta yaşayan hayvanlar ve mikroorganizmalar için de gerekli besin elementleridir. Toprak canlılarının toprakta bulunan besin elementlerini kendi ihtiyaçları için kullanmaları, kültür bitkileri için noksanlık yaratabilmektedir. Bu durum bütün besin elementleri için söz konusudur. Ancak azot için daha da önemlidir. Toprak mikroorganizmaları, özellikle C/N oranı yüksek taze organik materyalin toprağa verilmesi halinde, azot ihtiyaçlarını toprakta mevcut azottan karşılamak için bitkilerle büyük rekabete girerler.

Toprak canlılarının rekabetinin yarattığı besin maddesi noksanlıklarında, gübrelerle o besin elementinin toprağa verilmesinden iyi respons (yanıt) elde edilir.

  1. 2.     Toprak Solucanlarının Yetersizliği

Toprak solucanları toprak strüktürünün geliştirilmesinde önemli bir rol oynarlar. Toprak strüktürünün gelişmesi ise bitki köklerinin besin elementlerine ulaşmasını sağlar. Toprak solucanlarının yetersiz sayıda olması bütün besin maddelerinin yarayışlılığını azaltır. Toprağa ahır gübresi verilerek solucan populasyonu arttırılabilir

Bitki hastalıkları ile ilgili genel bilgiler

 

Bu sayfamızda genel olarak hastalık nedenleri ve bazı mücadele yöntemleri gözden geçirilmiştir. Mücadele konusunda özellikle Toprak solarizasyonu işlenmiştir. İşlenen konulardan bazıları hakkında direk bilgi edinmek için aşağıdaki başlıkları tercih edebilirsiniz. Umarım aydınlatıcı olur.

Bitki Hastalıklarının Nedenleri
Biyotik faktörler;
Hastalık Belirtileri (Semptom)
Abiyotik faktörler;
Mücadele Yöntemleri
Toprak solarizasyonu

Bitkilerde hastalık etmenlerine karşı etkin ve ekonomik bir mücadelede (stratejide) başarılı olmak için hastalık etmenleri hakkında temel bir bilgi birikimine gerek duyulur. Bunlar; hastalık etmenlerinin biyolojisi (yaşam döngüsü), bitkilerde oluşturdukları hastalık belirtileri (semptomları) ve mücadele yöntemleri olarak özetlenebilir. Bir bitki popülasyonu içerisinde hastalığın şiddeti ve hastalık yapma yeteneği de iyi değerlendirilmeli, ayrıca hastalığın ekonomik zarar eşikleri her zaman göz önüne alınmalıdır.

Bitki Hastalıklarının Nedenleri

Biyotik faktörler;


Hastalığın gelişimi patojen, konukçu bitki ve çevre üçgeninin birbiri ile olan interaksiyona bağlıdır. Hastalıklara değişik etmenler (canlı ya da cansız) neden olabilir ve hastalığın oluşumuna tek bir etmen veya birden fazla etmen birlikte etki edebilir. Hastalığa neden olan biyotik canlılar arasında funguslar (mantari etmenler) en fazla hastalığa neden etmen ya da organizmalar olarak bilinir, bunları bakteriler, virüsler ve diğer mikroorganizmalar takip eder.

Hastalığa neden olan mikroorganizmalar patojen olarak adlandırılır. Hastalık, bitkide bir ya da birkaç seri fizyolojik metabolizma değişiklikleri sonucu ortaya çıkar ve sonuçta bitki morfolojik değişiklere ya da normal gelişiminden sapmalara neden olur. Bitkide meydana gelen bu morfolojik değişmeler ya da sapmalar semptom (hastalık belirtisi) olarak adlandırılır. Bazı durumlarda da patojenin varlığı bitkideki morfolojik değişikliklerden daha barizdir ve patojenin bitki üzerinde bu gelişme hastalık işareti olarak da adlandırılabilir. Buna en güzel örnek, pas ve külleme hastalıklarının bitki üzerindeki spor ve misel gelişmesinin görünümleridir.

Hastalık Belirtileri (Semptom)


Farklı patojenler bir konukçuda spesifik ya da özelleşmiş farklı hastalık belirtilerine neden olmaktadır. Sadece tek bir patojen söz konusu olduğunda, genellikle hastalığa özel bir isim verilmesine neden olan karakteristik semptomların ya da sendromlarını bitkide oluşur. Bitki de oluşan bu semptomlar bir seri değişikler sonucu ortaya çıkmaktadır. Örneğin, mildiyö hastalıklarında, semptomlar ilk önce yağımsı leke, daha sonra yaprağın altında pamuğumsu sporlanma ve en sonunda da nekrotik lekeler oluşmaktadır. Böylece hastalığın hastalık belirtileri (semptomlar) ile teşhisi büyük ölçüde deneyim ile kazanılmaktadır. Bitkilerde ortaya çıkan genel hastalık semptomlarından bazıları;

1) Ölüm ya da nekrozlar- Özellikle yapraklarda, değişik şekil ve ölçülerde nekrotik (ölü) lezyonlar.


2) Dokularda anormal gelişmeler- Hypertrophy: bitki dokularındaki hücrelerin büyüklüğünde artış ya da Hyperplasia: bitki hücrelerinin sayısında artışı.


3) Gelişmenin durması- Hypoplasia: normal büyüklük ya da gelişimini tamamlayamama.


4) Renk değişikliği- Sararma ya da kloroz yaygın bir hastalık belirtisidir ve tüm bitkide olabileceği gibi, nekrotik (ölü) dokuları çevreleyen dokularda da görülebilir. Bu durum renk oluşumundan sorumlu klorofil parçalanması sonucu oluşmaktadır. Diğer renklerde görülebilir, örneğin aşırı antoksiyanin birikiminden kaynaklanan kırmızı renklenme gibi. Bu tür semptomlara virüs, mikoplazmalar gibi biyotik etmenler sebep olabileceği gibi, besin elementi gibi abiyotik etmenlerde neden olabilir.


5) Solgunluk- Bitki içerisinde su ya da besin elementlerinin hareketlerinin engellenmesi sonucu görülür.


6) Bitki organlarının bozulması (transformasyonu) ya da alışılmamış şekilde gelişmesi- Bazı bitki türlerinde, infekteli bitkiler normal stamen oluştururken, bazılarında, özellikle buğday rastığı ile infekteli bitkilerde daneler nişasta yerine fungusun sporları ile dolmaktadır. Taş çekirdekli meyvelerde ise infekteli meyveler infekteli meyveler mumyalaşmış meyvelere dönüşmektedir.


7) Doku parçalanması- Bu hastalık belirtileri genellikle meyve infeksiyonlarında görülmektedir ve çürüklük olarak da ifade edilmektedir.


8) Zamklanma - Bazı patojenler aşırı zamk oluşumuna neden olabilir, özellikle ağaç infeksiyonlarından sorumlu patojenlerde görülmektedir.

 

Abiyotik faktörler;


Bunlar cansız hastalık etmenleridir.

 

Mücadele Yöntemleri

 

Hastalık kontrolü ya da mücadelesi hastalığın engellenmesi veya hastalığın varlığında veyahut ta şiddetinde azalma ya da durdurma olarak da ifade edilir. Mücadelede genellikle bireysel bitkilerden (süs bitkileri hariç) ziyade bitki popülasyonları üzerinde durulmaktadır. Birçok hastalığın tatminkar ölçüde mücadelesi bir çok kültür önleminin birlikte ele alınması ya da entegre bir yaklaşım ile başarılır. Entegre mücadele çevresel, biyolojik ve kimyasal faktörleri kapsayacak bir şekilde işlenmelidir.

İyi planlanmış ve başarılı kontrol programı patojenin ve konukçunun özelliklerinin bilinmesine bağlı olduğu gibi, ürünün yetiştirildiği kültürel ve iklim koşullarının bilinmesine de bağlıdır. Aynı zamanda kültürel, genetiksel, kimyasal ve biyolojik mücadele yöntemlerinin bilinmesi de hastalığın kontrol edilmesi programında önemlidir.

 

Bitki hastalıklarına karşı kullanılan mücadele yaklaşımlarından bazıları;
Aşağıda belirtilen mücadele yöntemlerinden bir ya da birkaçı birlikte kullanılabilir.

1) Kaçınma- Hastalık inokulumunun etkisiz, nadir ya da olmadığı alanların seçimi.

Coğrafik alanların seçimi

Lokal alanlarda dikim yerlerinin seçimi

Dikim zamanının seçimi

Hastalıktan ari üretim materyallerinin seçimi

Kültürel işlemlerinde değişikler

2) Hastalık inokulum kaynaklarının yok edilmesi ve hastalığın bulunmadığı alanlara patojenin girişinin ya da yerleşmesinin engellenmesi - Patojenler engelleme ya da yok etme yöntemlerinden bazıları;

Bitki materyallerini muayene

Sertifikalı bitki materyallerinin kullanımı

Karantina ile sınırlamalar

Vektörlerin eliminasyonu

3) Eradikasyon- Yeni bir bölgeden ya daha önce tesis edilmiş bir bölgeden inokulum kaynaklarını azaltma, inaktive etme, elemine etme ya da yok etme işlemleridir. Tam bir eradikasyon başarmak her zaman oldukça zordur, fakat inokulumun azaltacağı için hastalığın çıkması ya düşürülür ya da geciktirilebilir.

 

Kullanılan metotlardan bazıları aşağıdadır;

Kimyasal

Biyolojik

Ürün rotasyonu (münavebe)

Hastalıklı ya da tüm bitki materyallerinin uzaklaştırılması ve yok edilmesi

Alternatif ve yabancı otların eliminasyonu

Sanitasyon

4) Koruma- Hassas konukçu ve patojen arasında uygun bir toksik madde (koruyucu zirai ilaç) ve diğer engellerin kullanarak infeksiyonların engellenmesi veya geciktirilmesi. Kullanılan metotlardan bazıları;

 

Kimyasal

Biyolojik

Patojenlerin böcek ya da diğer vektörlerinin kontrol altına alınması

Çevrenin değiştirilmesi (modifikasyonu)

Besinlerin değiştirilmesi

 

5) Hastalığa dayanıklılık- Dayanıklı ya da toleranslı bitkilerin ıslah edilmesi veya kullanılması

6) Terapi- İnfektelenmiş bitkilerde hastalığın şiddetini azaltma. Bu metotlardan bazıları;

 

Kemoterapi

Isı uygulaması

Operasyon (hastalıklı bitki organları ya da kanserler kesilerek uzaklaştırılmalı)

Mücadele yöntemleri çoğunlukla koyucu özelliktedir ve konukçu, patojen ve çevrenin oluşturduğu üçgen her zaman göz önüne alınmalıdır. Bir bitki farklı çevre ve iklim koşullarında yetiştirilebilir (örneğin bağlar sıcak ve serin iklim koşullarında yetişebilir). Bu yüzden farklı yerlerde yetiştirilen bitkilerde ortaya çıkan benzer hastalıklar için farklı mücadele yöntemleri kullanılabilir.

 

TOPRAK SOLARİZASYONU


  Burada toprak solarizasyonu nedir, ne tür canlılara etkilidir ve nasıl uygulanır? sorularına cevap bulabilirsiniz.


  Kültür bitkileri birçok toprak altı patojen, parazit nematot, yabancı otlar, hatta böcekler tarafından ekonomik önemde kayıplara neden olur. Dayanıklı çeşitler, ürün rotasyonu ve pestisitler ve diğer mücadele yöntemleri bu zararlıları kontrol altına almada yetersiz kalabilir. Ayrıca pestisitlerin diğer canlılara ve çevreye olumsuz etkileri ve insanların organik tarıma yönelimi de mücadele programlarında değişikliğe ya da yeni alternatif arayışlara neden olmuştur. Bundan dolayı son yıllarda tercih edilen mücadele yöntemleri özellikle sağlıklı ve emniyetli olan alternatif programlara kaymıştır. İşte toksik ve maliyetçe de pahalı pestisitlere ve ürün rotasyonuna alternatif bir mücadele yöntemlerinden biri toprak solarizyonudur. Toprak solarizasyonunun uygulanması basit, güvenli ve etkili bir mücadele yöntemi olarak karşımıza çıkmıştır. Güneş enerjisinden elde edilen radyant ısı, toprakta bulunan birçok canlıya öldürücü etkiye sahiptir. Bu amaç doğrultusunda temiz polietilen malç ya da plastik toprakta (3-6 mm kalınlığında) solar ısının tutulması ve yükselmesi için kullanılmaktadır. Özellikle sıcak mevsimlerde ve ürünün yetiştirilmediği aylarda bir ile birkaç hafta ya da ay arasında değişen bir sürede, toprak plastik örtü ile kapatılır. Bu geçen süre içerisinde yaklaşık 50-60 cm derinliğine kadar olan topraklarda yükselen ısı zararlıları ve yabancı otları öldürmek için genellikle yeterli olmaktadır. Yapılan araştırmalarda toprak sıcaklıkları 10 cm derinlikte 45-50 °C ve 20 cm derinlikte 38-45 °C' ye kadar çıktığı belirtilmektedir.
  Toprak solarizasyonu ile kontrol altına alınabilen hastalıklardan bazıları: domates, patates, patlıcan, pamuk ve çilekte Verticillium solgunluğu; domates, kavun, soğan ve pamukta Fusarium solgunluğu; soğanda pembe çürüklük; yerfıstığında güney yanıklık; patates, soğan ve fasulye de Rhizoctonia hastalığı (çökerten); süs bitkilerinde Phytophthora kök çürüklüğü ve değişik bitkilerde nematodlar örnek olarak verilebilir.
  Bu zararlılar solarizasyon uygulanan alanlardan tamamen eradike edilemezler, ama pulluk katmanında (50-60 cm) bulunan zararlıların sayısında önemli ölçüde azalma görülür ve bu da ürün üretimi için yeterli olabilmektedir. Solarizasyon uygulaması tekrarlanmazsa, yabancı otlar üzerindeki etkisi bir sonraki sezonda görülmeyebilir. Kumlu ya da kumlu verimli topraklarda nematodlar öldürücü sıcaklığın oluştuğu derinliğin altındaki yerlerde de canlı kalabilir, sonuçta zarar bazen sadece derin köke sahip ürünlerde görülebilir, fakat derin köke sahip olmayan bitkiler ciddi zararlanmalardan kurtulabilir.
  Solarizasyon uygulamalarının yapılması ile verimde umulmadık şekilde artışlar görülebilir. Bunun nedenlerinden bazıları; toprakta bazı küçük düzeyde zararlı olan patojenlerin yok edilmesi, toprakta bazı besinlerin alınabilirliğinin artması ve rekabetin azalması gibi faktörlerdir. Biyolojik mücadelede kullanılan organizmalarda solarizasyon uygulanan topraklarda daha iyi kolonize olmaktadır, bundan dolayı her iki metot birlikte kullanılabilir. Ayrıca pestisit harcamalarında azalma sağlayacağından dolayı da büyük ölçüde ekonomiktir.

 

Solarizasyonun uygulanması


1) Toprağın hazırlanması


  Metam sodyum gibi toprak fumigasyonunu uygulayan çiftçiler toprak solarizasyonuna kolaylıkla geçebilirler, aynı zamanda bu teknik küçük çiftçiler tarafından da kolaylıkla uygulanabilir. Solarizasyon uygulanacak toprak alanı tohum yataklarında yapılan hazırlıkta gibi sürülmeli ve işlenmelidir. Bu yüzden hazırlanan toprak gevşek ve tavında olmalıdır. Toprak yüzeyinde büyük toprak parçaları ve bitki artıkları da bulunmamalıdır. İyi bir toprak işleme aletleriyle toprak ve bitki artıkları iyice parçalanmalı ve toprağın geçirgenliği arttırılmalıdır. Eğer toprak iyi işlenmezse iri toprak parçaları ve bitki artıkları toprakta boşluklar oluşturur, buda ısının iletilmesini ve yükselmesini engeller. Ayrıca toprakta kalan bu tür kalıntılar yeteri kadar ince olan plastiklerin örtülerin parçalanmasına ya da delinmesine neden olacağından etki tam olmayabilir.

2) Toprak nemi
  Solarizasyon uygulanacak toprak kuru ise, plastik ile kaplamadan önce toprak doyum noktasına gelinceye kadar iyice sulayın, çünkü birçok toprak zararlısı kuru topraklardan ziyade nemli topraklarda sıcaklıklara daha hassastırlar. Ayrıca ısının daha derinlere iletilmesi ve bazı mikroorganizmaların dayanıklı spor devresinden vejetatif gelişme devresine geçmesini sağlamak için sulamanın mutlaka yapılması gereklidir. Eğer mümkün ise toprak solarizasyonu süresince plastik örtü altına damlama sulama düzeneği kurulabilir. Böylece toprağa gerektiğinde nem sağlanabilir ve mevcut toprak nemi daha iyi muhafaza edilir. Damlama sulama yapılmayan yerlerde ise etkili bir solarizasyon için ara sıra salma sulama yapılmalıdır.

 

3) Plastik örtüler
   Solarizayonda temiz, UV-stabil ve 0.5-4 mm kalınlığında plastik (polyethylene or polyvinyl chloride) örtüler kullanın. Örtü materyali toprağın üzerine serilebilmesi için de yeteri kadar esnek olmalıdır. Hatta iki katlı ve hava ile izole edilmiş ince plastiklerin kullanımı (ince ve çit kat plastik örtü olabilir) toprağın sıcaklığını ve solarizasyon uygulamasının etkinliğini artırdığı belirtilmektedir. Plastik örtünün kenarları rüzgâr tarafından açılmasını ve ısı kaybını engellemek için de kenarları yaklaşık 10-25 cm toprak içine gömülmelidir.
    Kullanılan beyaz ya da siyah plastikler örtüler güneşin solar radyasyonu sayesinde toprak sıcaklıklarının yükselmesini neden olur. Çok ince olan plastikler (0.5 to 1 mm) maliyeti düşürmekte, fakat çok fazla kolaylıkla yırtılabilir, bundan dolayı sera gibi kapalı alanlarda kullanılabilir. Daha kalın olan plastikler (2 mm ya da daha fazla kalın olanlar) rüzgâr zararının veya benzer problemlerin olası olduğu açık alanlarda kullanılabilir. Plastik örtüde açılan çok büyük delikler ısının kaybolmasını engellemek için bir izole edici bant ile yapıştırılmalı ya da bir şekilde kapatılmalıdır.
  Plastikler elle ya da makine ile örtülmekte ve birleşme yerleri bir yapıştırıcı ile kapatılmaktadır. Büyük ve geniş plastiklerin kullanımı, özellikle uygulanan alanlar hastalık ve nematodlar ile bulaşık ise her zaman tercih edilmelidir. Ayrıca solarizasyon işlemi tamamlandıktan sonra bu örtüler malçlama içinde kullanılabilir. Hatta seralarda plastik örtüler kaldırılmadan da açılan deliklerden bitkiler toprağa şaşırtılabilir.
  Etkili bir solarizasyon uygulaması için örtülerin kenarları mutlaka toprak içine gömülmelidir.

 

4) Uygulama süresi (zamanlama)
Toprak kökenli zararlıların ve yabancı ot tohumların ölmesini sağlayan sıcaklıkların plastik örtü altında artması için uzun, sıcak ve güneşli günlere ihtiyaç duyulmaktadır. Toprak ne kadar uzun süre ısıtılırsa, sıcaklık daha derindeki topraklara da ulaştığından zararlıların ve yabancı otların kontrolünde büyük ölçüde artacaktır. Etkili bir solarizasyon için en az toprağın 6-8 hafta plastik örtü ile kapatılması gerekmektedir.

bottom of page